27 Mayıs 2013 Pazartesi

BU NASIL OLDU ACABA

Milletce nasıl bu kadar değişebildik ve neden?


Eski Osmanlı mimarisinde kuşlar yuva yapsın diye binalara kuş evleri yapılırdı.Ne kadar güzel düşünülmüş değil mi?





Ve alttaki fotoğrafta bir AVM'nin penceresinin önü


Görüyorsunuz değil mi kuşlar konmasın,pislemesin diye çiviler yerleştirilmiş.

Milletçe nasıl bu hale geldik.Merhametimize ne oldu?
 

21 Mayıs 2013 Salı

ERİŞTELİ DOMATES ÇORBASI

Domates çorbasını çok severim.Her ne kadar artık çocukluğumda yediğim domateslerden olmasa da yine de domatesi de,domates çorbasını da çok severim.Kimileri içerisine soğan gibi ek malzemeler konması gerektiğini düşünse de ben asıl lezzeti değiştirmeme taraftarıyım.En azından domates çorbasında.En çok da biraz kendini beğenmişlik gibi olabilir ama kendi yaptığım domates çorbasını seviyorum :)Biraz tatlımsı ,domates,süt,un ve mutlaka köy tereyağı yani market tereyağlarından değil.
Genellikle kaşar peyniriyle servis edilir domates çorbası.Ama ben ya gravyer ya da parmesan peyniriyle tüketirim.Lakin bizde çorba olunca başka yemek yenmiyor ,haliyle de ekmekle yiyiyoruz doyurucu olsun diye.Yani en azından Ata'ya öyle veriyorum ki çocuk doysun:)Allahtan o da çok seviyor domates çorbasını.
Dün içine bir tanıdığımızın getirdiği erişteden koydum.Yanına da kendim için, çünkü Ata'ya hala sarmısak alışkanlığı kazandıramadım ,kıtır  sarmısaklı ekmek yaptım küçük küçük..Evde gravyer de parmesan da kalmamış ama müthiş bir beyaz beynir var.O beyaz peynirle yedim.Hımmm harika oldu.Demek ki başka peynirlerle de yenilebiliyormuş.tarif ister misiniz bilmem :)ama görüntü böyle oldu.

 

18 Mayıs 2013 Cumartesi

ÖZLEDİM SENİ CANIM İSTANBUL

Canım İstanbul

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...

Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

O manayı bul da bul!
İlle İstanbul'da bul!
İstanbul,
İstanbul...

Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir ' Katibim'i...

Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...

Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
Necip Fazıl Kısakürek

17 Mayıs 2013 Cuma

PATATES-PASTIRMA-KAŞAR PEYNİRİ....daha ne olsun ?? YUMURTAAA !!

Sanırım bana asla vazgeçemeyeceğin yiyecekler nedir diye sorsalalar...İlk sıralarda ,hatta belki de ilk sırada yumurta gelir.Her türlü yerim.Yağda yumurta,rafadan pişmiş,kayısı kıvamında,çok pişmiş...omlettt...Sucuklu,pastırmalı,hatta sebzeli bile (laf aramızda sebzeler biraz kalabilir.)Hele ki sarmısaklııııı...Bayılırım yumurtaya...Keza pastırmaya da..Kim sevmez ki desenize :))
Geçtiğimiz haftasonu kahvaltı da şöööyyle kayısı kıvamında yumurtalarımızı hüplettik Ata'yla.Sonrasında Ata Beyfendiciğimiz evde olduğundan öğle yemeği ve ara ara meyve atıştırmalıklarını düşünmeye  sabahtan başladım...Nasıl bir miskinlik vardı ikimizde de anlatamam..Sonrasında ne yapayım ne hazırlayayım diye düşünürken aklıma bir-iki gün önce pazardan almış olduğum taze patatesler geldi..Nasıl lezzetli olur tek başına bile sarı sarı patatesler bilirsiniz...Veee patatesli yumurta daa..Patatesleri doğrarken yumurtaları almak için buzdolabını açtığımda pastırma çarptı gözüme :)) hımmmm..bir de kaşar peyniri..Ata da haliyle seviyor bunları annesi böyyle beslendiğinden .Allahtan ona yoğurdu ve sebzeyi iyi alıştırdım da çocukcağız anası gibi (tek yönlü nerdeyse) beslenmiyor.
Neyse efenim ..Dilerseniz neyi nasıl yaptım anlatayım..
malzemelerim :
-3 yumurta
-4 adet taze patates (biraz iriceydi benimkiler)
-2 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri
-1 paket çemensiz pastırma
-1 su bardağına yakın kızartmalık sıvı yağ
-tuz-karabiber


nasıl yaptım :
Patatesleri küp küp doğradım.Pastırmaları jülyen (ya da isterseniz biraz incelterek şeritler halinde) doğradım.Üç tane yumurtayı tuz ve (arzuya göre) karabiberle çırptım.Sıvıyağı (ben seramik tavada) yapışmaz tavada kızdırdım.Patatesleri içine attım.Yüksek ateşte patateslerim yumuşayana kadar kızarttım.Ocağın altını kapatıp yağını tamamen süzdüm..Sonra tekrar ocağa aldım.Pastırmaları ekledim.Orta ateşte birlikte 3-4 dakika kavurdum.Çırpılmış yumurtaları ekledim.Birazcık karıştırdıktan sonra kaşar peynirini ekledim.Tekrar karıştırdım ve kapağını kapattım.Altı tamamen kızarınca (seramik tavada çok kolay oluyor) ters yüz ederek servis tabağıma aldım.
Böyle birşeyimiz oldu..


Dışı böyle kızarmış,içiyse kaşarlar sayesinde yumuşacık harika bir lezzet oldu..Dilimleyerek servis yaptım.
yanına da kuzu ayran yaptı...



enfes oldu..tavsiye ederim...

9 Mayıs 2013 Perşembe

Anne sen ölecek misin?

Anne sen ölecek misin ?
Bu soruyu Ata'dan ilk duyduğumda şakınlıkla herkes bir ölecek demiş ardından Ata, ama ben ölmek istemiyorum diye ağlamaklı olduğunda hemen geçiştirip şaka şaka kimse ölmeyecek diye sarılıp yatıştırmıştım.Lakin sonradan aklıma düşmüştü nerden çıkmıştı bu soru..O an konuyu değiştirdim.Hazırlıksız yakalanmıştım.Ama Ata öyle bir çocuk ki bırakmaz bu soruların peşini.İyice anlaması ,tatmin edici cevaplar alması gerek.Benimde bu sorunun nerden çıktığını bilmem.Nitekim daha sonraları aynı soru..
-Anne sen ölecek misin?
-Hayır annecim nerden çıktı bu soru?
-Yani hiç ölmeyecek misin?
-......Annecim nerden çıktı bu soru?
-Can (kreşten arkadaşı) söyledi.
-Ne söyledi?
-Yaşlanınca ölecekmişsin.
-.............Annecim daha senin büyüdüğünü göreceğim,okula gideceksin,işe gideceksin,askere gideceksin,evleneceksiinnn
-Ama ben senle evlenicem
-Tamam işte ...
-Ama ben büyüyünce sen yaşlı mı olucaksın?
-Eeee biraz
-Yani ölüceksin.......(yine ağlamaklı)
-Hayır annecim hemen ölmeyeceğim.
-Peki ne zaman öleceksin?
-Bilmiyorum annecim,bunu bilemeyiz ki?
-Ama anne ben senin ölmeni istemiyorum (ağlamaya başlıyor) o zaman bana kim bakıcak?Ben sensiz napıcam.........

sarılıyorum.....
-Annecim sen zaten büyümüş olacaksın..
-Ama annnee ölme lütfeeennn...(ağlayarak)
-Tamam aşkım ölmeyeceğim..
-Ama Can öleceğini söyledi
-..............................
başa döndük

 

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Huzur

Böyle bir evim olsun



Böyle bir banyom

 
 
Böyle bir bahcem ve verandam olsun
 
 
 
 
En çok da oğlumla huzurum olsun..Bu herşeye değer

1 Mayıs 2013 Çarşamba

İNSANIM DİYE DOLAŞMA

Bu sabah aslında 1 Mayıstan bahsedecektim.Ama sabah haberlerini dinlerken yine aklım gitti..

''İnsanlıktan nasibini almamış'' denir bazı durumlarda.Ama bu vahşeti yapana ben açıkçası insan bile demem.Yaratık mısın her ne haltsan sakın insanım diye dolaşma ortalarda..Kusura bakmayın ama çok üzgün ve sinirliyim.
 
Habertürk'ün haberini direkt yayınlıyorum.

Fok Duman, ölü bulundu

Bölge halkının "Duman" ismini koyduğu Akdeniz foku, başından vurulmuş şekilde bulundu

Antalya'nın Gazipaşa ilçesi sahilini yuva edinen ve bölge halkının "Duman" ismini verdiği Akdeniz Foku, başından vurulmuş bir şekilde ölü bulundu.

Vatandaşların haber vermesiyle olay yerine gelen Su ve Doğa Sporları Kulübü Başkanı ve deniz biyoloğu Mustafa Akkoca, yaklaşık 15 metre açıktaki Akdeniz fokunu öğrencilerin yardımıyla karaya çıkarttı.

Akkoca, bölgenin maskotu haline gelen Duman'ın niçin öldürüldüğünü anlayamadıklarını söyledi. Akdeniz fokunun nesli tükenme tehlikesi altında olduğunu belirten Akkoca, "Duman'ın kafasında 9 adet delik var. Yakın mesafeden ateş edildiğini düşünüyorum. Çünkü fokların derileri kalın oluyor. Normal bir saçma bu deriyi delemez" dedi.

Denizle ilgisi olan, dalış yapan veya balık avlayan her Gazipaşalının bu foka rastladığını anlatan Mustafa Akkoca, fokun boyunun 2 metreyi aştığını, ağırlının da 150 kilogramın üzerinde olduğunu ifade etti.

Akkoca, konuyla ilgilenen kurum ve kuruluşlarla irtibata geçtiğini, yetkililerin de ilçeye gelerek, ölen fokun üzerinde inceleme yapacağını vurguladı.

Aydap mevkisinde ikamet eden Onur Özkaya adlı vatandaş ise bölgede sıkça dalış yaptığı söyleyerek, "Sabahları bu foku yüzerken veya beslenirken görüyordum. Zaten bu bölgedeki herkes bu foku çok iyi biliyor. Daldığımızda da kendisini beslerdik. O bir arkadaşımız gibi olmuştu. Öldürüldüğüne çok üzüldüm" diye konuştu.




Söylesene ne istedin ondan,ne derdin vardı onunla da bu kadar gözün döndü?Kimseye bir zararı olmayan bu hayvancağızın sana ne zararı vardı?Bunu yaptın,akabinde de kendi kafana sıksaydın..
 

29 Nisan 2013 Pazartesi

85 yılından önce doğanlar :))




‎50 - 60 - 70 - 80' li yıllarda mı büyüdün? nasıl oldu da hayatta kalmayı başardın? :))
 1.- Arabaların emniyet kemeri, kafalıkları, ve kesinlikle hava yastıkları yoktu.
 2.- Arka koltuk tehlikeli değil de eğlenceliydi.
 3.- Bebek yatakları ve oyuncaklar ...renkliydi. Ya da en azından kurşunlu, muhtelif zehirli maddeler ile boyanmıştı.
 4.- Prizlerin, araba kapılarının, ilaç şişelerin ve kimyasal ev temizliyicilerinin üzerinde çocuk kilitleri yoktu...
 5.- Kasksız bisiklete biniliyordu.
 6.- Steril su şişelerinden değil de bahçe hortumundan yada muhtelif başka kaynaklardan su içiliyordu...
 7.- Oyun oynamaya çıkmanın tek şartı hava kararmadan önce eve dönmekti.
 8,- Cep telefonu yoktu ve hiç kimse nerelerde gezdiğimizi bilmiyordu. İnanılmaz ...
 9.- Okul öğlen bitiyordu... Ve öğlen yemeği için evimize geliyorduk.
10.- Bir sürü yaramız, kırılmış kemiğimiz ve kırılmış dişimiz vardı, fakat hiçbir zaman birileri bu yüzden mahkemeye verilmiyordu.Kendimizden başka kimse sorumlu değildi.,
 11.- Bolca tatlılar ve tereyağlı ekmekler yiyorduk, ve gerçek şekerli içecekler içiyorduk ve hiç kilo sorunumuz olmazdı - çünkü hep dışarda oynardık , aktif olarak ...
 12.- Dört çocuk bir limonatayı paylaşabiliyorduk... aynı bardaktan içebiliyorduk, ve kimse bu yüzden ölmüyordu.
13.- Playstation, Nintendo 64, X boxes, Vídeo oyunlarımız, 99 kablolu kanalımız , Dolby surround, Cep telefonumuz, Bilgisayarımız, Internet de Chat odalarımız YOKTU. onun yerine ARKADAŞLARIMIZ vardı bolca!!!
14.- Yürüyerek veya bisiklet ile uzakta oturan arkadaşlarımızı ziyaret edebiliyorduk, kapılarını çalıp hatta çalmıyarak içeri girip onları oyun oynamaya çağırabiliyorduk!!!
15.- Evet dışarda, o acımasız korkunç dünyada! Korumamız olmadan! nasıl mümkün oluyordu bu? Tek kale üzerine maç yapardık ve birisi takıma alınmadığında psikolojik travma oluşmuyordu ya da dünyanın sonu gelmiyordu.
 16.- Bazı öğrenciler diğer öğrenciler gibi başarılı değildi ve sınıfta kalabiliyordu. Fakat bu yüzden kimse Psikoloğa ya da Pedagoğa gönderilmiyordu. Kimsede Dislexia, konsantrasyon sorunu veya hiperaktivite yoktu, basitçe o okul yılını tekrarlıyordu.
 17.- Özgürlüğümüz , üzüntülerimiz , başarılarımız , görevlerimiz vardı ...ve bunlar ile yaşamayı öğreniyorduk.
 Soru: nasıl oldu da bütün bunlara rağmen hayatta kalmayı başardık??? Ve daha da önemlisi kendi kişiliğimizi bu şartlar altında nasıl oldu da geliştirebildik???






 Sen de bu jenerasyondan mısın? Şimdiki çocuklar büyük bir olasılık ile bizim yaşama şeklimizi sıkıcı bulacaklar - fakat- bizler çok güzel ve mutlu yaşadık!!!!!! değil mi????

 -Alıntıdır-

28 Nisan 2013 Pazar

ÇORAP ÇILGINLIĞI

Kendimi bildim bileli genelde kadınlara has olan kansızlık bende de var.Haliyle bazen yazın dahi ayaklarım hep üşür..Kışın iyice abartır ,nerdeyse donarlar..Çoraplarım,patiklerim hiç çıkmaz ayağımdan..Eskiden,gençken ''şimdi çok yaşlandım'' çorapla( yaz ve kış hemde) uyuduğumu bilirim,hatırlarım. Ki bir de Antalya'da yaşıyoruz..Allah'tan kan ilaçları çok işe yarıyor da artık bir nebze de olsa azaldı üşümelerim.
Çoraplara takıntılı bir çok kişi tanıyorum..yani deli gibi çorap alışverişi yapan,bazen dolabından çıkarıp giymeye kıyamadığını söyleyen.Niye alındıysa o vakit?Bunlardan birisi de kızkardeşimdir..Onunda abartmayayım ama yüzlerce çorabı vardır ve bazılarını daha hiç giymemiştir.Elbette birçoğumuzun bir sürü çorabı vardır.Uzun,kısa,yünlü,yazlık,kışlık,parmaklı,parmaksız,külotlu çorap,mus çorap vs..Enteresan şeyleri ben de severim.
Gecen gün internette dolaşırken alakasız bir yerden çıktı karşıma bu çorapların bazıları..Ben tabii hemen biraz daha bakınıp kendimce ilginç olanlarını sizlerle paylaşmak istedim.Gerçi çıplak ayakla gezeceğimiz günler kapıda ama olsun..
Ben ilkini kendime ,sonuncusunu da Ata'ya beğendim..Ya siz ??
























27 Nisan 2013 Cumartesi

KEYİF

Aslında son zamanlarda pek keyfim yerinde değil.Ata'yla sürekli didişip duruyoruz.Benim canım sıkkın olunca ee o da çocuk olunca bağrış çağrış eksik olmuyor evimizden.
Ata'nın ''İSTİYORUM'' ları bitip tükenmiyor..Bu illaki yeni bir şey almak değil.Sanırım fazlasıyla rahata alışmak.Örneğin odasında bir oyuncağını arıyor.Faraza Spiderman'in ağ atma zamazingosu..Öncelikle hiç bir yere bakmadan benden onu bulmamı istiyor.Kendin bulmalısın deyince bulamıyorum cevabı geliyor.Akabinde ben çekmecelerine bak diyorum.cevap; -sen bul..İkna oluyor.Aramaya başlıyor.Ve mutfağa gelen bir ses;-yooookkkk,sen bul..-Oyuncak kutularına bak annecim..-Hayır ,sen bak..vs vs vs..Diyelim ki ikna oldu ve ben de..Ama bulunamadı..
İşte o kelime ''İSTİYORUUMM''..Anne zaten işini gücünü bırakmış-tabii ki en büyük işim Ata-aramış taramış ama yok..Yok işte bulunamıyor..Ama İSTİYORUUUUM lar devam..Bir,iki,üç...derken o bağırmaya..ben sinirlenmeye başlıyoruz..sonuç anne tekrar tekrar ve tekrar arıyor..bu sırada ne zamandır oynamadığı bir oyuncak çıkarsa ÇOK ŞÜKÜR !!unutuluyor.Yok olmadı, bağrışlar çağrışlar....
Neyse efenim güya keyiften bahsedecektim..Hafta sonlarını Ata gibi ben de bekliyorum..Artık odasında yatıyor ya..Hafta sonu gelince sabah yine erkenden kalkıyor ve yanıma geliyor..sarılıp uyumaya devam ediyoruz..Ohh mis ..Ya da ben ona sarılıyorum,koluna bacağına neresi müsaitse,o ya ipadle oynuyor ya oyuncaklarıyla..
Bu sabah da aynı oldu..Sonra kahvaltımızı yaptık..Artık havalar o kadar güzel ki..En sevdiğim zamanlar işte..Ne sıcak ne soğuk..tam ılık .Balkona çıktık..
Ben bilgisayarın başına geçtim.Keyif çayımı aldım..Ata da minder de bir yandan marketten alınan siyah dutları yedi..diğer yandan oyun oynadı..



 

26 Nisan 2013 Cuma

ÖZLEM

Çokça özlenen zamanlarımız olur hayatta...
Çocukluk,gençlik,okul çağları,bayram sabahları,eski bir dostla içilen kahve esnasında edilen sohbetler.Anneannenin evinin kokusu,hayatta tüm denemelere rağmen başaramadığın, en güzel anılarını hatırlatan sokak satıcısından aldığın poaçanın kokusu,onun sıcaklığı,tadı.Uzaktaki kardeşimiz,başka şehirdeki teyzemiz dayımız..
Kardeşlerinle çocukken yaptığın didişmeler,ergenlikte anneyle babayla yapılan atışmalar..

Sıralamakla bitmez..düşünsen aklına gelmez..Aklına gelince bir türlü gitmez..

Ata'nın bu hallerini özledim mesela.
 
 
Şimdiler de kocaman bir adam gibi sanki..Konuşmalar tavırlar..
Sanki bu minik adam emziğiyle hiç gezmemiş ortalarda,geceleri süt diye ağlamamış,sabahın beşlerinde altılarında kalkmamış..O kıvır kıvır saçları banyodan sonra misler gibi olup kenara yapıştırılmamış..Annesine aylarca teyze dememiş,sonra birdenbire anne demeye başlamamış..
Kedileri köpekleri sevmek için arkalarından gel gel diye bağırmamış..Annesi hamam böceğini sevmesini izin vermiyor diye ortalığı birbirine katmamış....
Arasıra anlatıyorum bebekken şöyle yapıyordun böyle yapıyordun diye,hem gülüyor inanamıyor hem de hoşuna gidiyor...Bir daha anlat bir daha anlat demeye başlıyor ..
Ben bile inanamıyorum ki ne zaman büyüdüğüne bu kadar o nasıl inansın..Ama özlüyorum bu hallerini..
 
Siz neleri özlüyorsunuz ? 
 


MASAL BEBEK


Hayat ne kadar enteresan..
Oğlusu krese gönderdikten sonra sabah haberlerini izliyorum..Komik haberlerin yanı sıra acı haberler de var elbet.Ama ne acı..
Biliyoruz ki kimse bilemez bir diğerinin acısını..Her ne kadar anladım,anlıyorum dese de asla anlayamaz.''Ates düştüğü yeri yakar '' sözü öylesine söylenmemiştir herhalde.
Ben ve ailem yıllar önce ruhumuzu ,babamızı kaybettik.Ben evin ortanca cocuğuyum.Ne annem ,ne ablam ne de kardeşim aynı acıyı yaşadık.Hepimizin acısı tek ama yaşadığımız ruh hali,düşüncelerimiz,Allah'ın bize bahşettiği acıya katlanma ,dayanma hali farklıydı..
Düşünsenize annem;eşini kaybetmiş.Sevdiği adamı,evinin direğini,çocuklarının babasını.Umudunu,sevgisini,sevgilisini,doyamadığı ,kıyamadığı aşkını..Annemin hep söylediği bir şey vardır..''babanız öldüğünde,sanki dünya yıkıldı ve ben altında kaldım''der.Böyle bir acıyı anlamanın,anlayabilmenin imkanı var mı?
Yok !
Eşini kaybettiğine mi üzülecekti yoksa üç tane kız çocuğuyla tek başına kaldığına mı ya da babamdan henüz ondokuz önce kaybettiğimiz dedemin (annemin babası) acısını yaşamadan, yetim kaldığını anlayamadan daha.. bir de dul kaldığına mı? 
Ablam farklı,ben farklı,kız kardeşim (henüz oniki yaşındaydı) farklı yaşadık acılarımızı..Kimimiz içimizde büyüterek,kimimiz ağlayarak,kimimiz O'ndan hiç bahsetmeyerek..
Diyorum ya yaşanan tek !Ama yaşadımız acılar farklı farklıydı..Ve biz bir aile bile olsak kimse bir diğerinin acısını anlayamazdı..ki dışardan herhangi birisi ,hele ki melek babasını veyahut çok yakın birini kaybetmemiş olan birisi.. 

Sabah haberlerinde muhakkak ki Masal bebeği duymuş ya da haberi izlemişsinizdir..
Siirt'in Pervali ilçesinde gecen yıl helikopter kazasında şehit olan Pilot Üsteğmen Yakup Çınar'ın bebeği..Babası öldüğünde annesinin karnında henüz dört aylıkmış..Eşi Fethiye Çınar'ın yaşadıklarını tahmin edebiliyor musunuz?Bu nasıl bir acı dedirtiyor insana.Allah o anneye  dayanma gücü vermiş.Daha da versin..sabır versin..güç versin..Minik kızlarının bahtı iyi olsun..
Birlikte karar vermişler çocuklarının  ismine.Kız olursa Masal,erkek olursa Rüzgar diye..Fethiye Hanım her iki ismi de vermiş kızına ..Masal Rüzgar..

Ve bu da Şehit Üsteğmen'in kızına mektubu

 

Babasının temennisi doğru çıktı  maalesef..Evet Masal bebek bu ülke babacığınla gurur duyuyor..Ve baban da seninle ve annenle..


Tüm ŞEHİTLERİMİZE Allah'tan rahmet..Ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum..

mektup : sozcu.com.tr