29 Nisan 2013 Pazartesi

85 yılından önce doğanlar :))




‎50 - 60 - 70 - 80' li yıllarda mı büyüdün? nasıl oldu da hayatta kalmayı başardın? :))
 1.- Arabaların emniyet kemeri, kafalıkları, ve kesinlikle hava yastıkları yoktu.
 2.- Arka koltuk tehlikeli değil de eğlenceliydi.
 3.- Bebek yatakları ve oyuncaklar ...renkliydi. Ya da en azından kurşunlu, muhtelif zehirli maddeler ile boyanmıştı.
 4.- Prizlerin, araba kapılarının, ilaç şişelerin ve kimyasal ev temizliyicilerinin üzerinde çocuk kilitleri yoktu...
 5.- Kasksız bisiklete biniliyordu.
 6.- Steril su şişelerinden değil de bahçe hortumundan yada muhtelif başka kaynaklardan su içiliyordu...
 7.- Oyun oynamaya çıkmanın tek şartı hava kararmadan önce eve dönmekti.
 8,- Cep telefonu yoktu ve hiç kimse nerelerde gezdiğimizi bilmiyordu. İnanılmaz ...
 9.- Okul öğlen bitiyordu... Ve öğlen yemeği için evimize geliyorduk.
10.- Bir sürü yaramız, kırılmış kemiğimiz ve kırılmış dişimiz vardı, fakat hiçbir zaman birileri bu yüzden mahkemeye verilmiyordu.Kendimizden başka kimse sorumlu değildi.,
 11.- Bolca tatlılar ve tereyağlı ekmekler yiyorduk, ve gerçek şekerli içecekler içiyorduk ve hiç kilo sorunumuz olmazdı - çünkü hep dışarda oynardık , aktif olarak ...
 12.- Dört çocuk bir limonatayı paylaşabiliyorduk... aynı bardaktan içebiliyorduk, ve kimse bu yüzden ölmüyordu.
13.- Playstation, Nintendo 64, X boxes, Vídeo oyunlarımız, 99 kablolu kanalımız , Dolby surround, Cep telefonumuz, Bilgisayarımız, Internet de Chat odalarımız YOKTU. onun yerine ARKADAŞLARIMIZ vardı bolca!!!
14.- Yürüyerek veya bisiklet ile uzakta oturan arkadaşlarımızı ziyaret edebiliyorduk, kapılarını çalıp hatta çalmıyarak içeri girip onları oyun oynamaya çağırabiliyorduk!!!
15.- Evet dışarda, o acımasız korkunç dünyada! Korumamız olmadan! nasıl mümkün oluyordu bu? Tek kale üzerine maç yapardık ve birisi takıma alınmadığında psikolojik travma oluşmuyordu ya da dünyanın sonu gelmiyordu.
 16.- Bazı öğrenciler diğer öğrenciler gibi başarılı değildi ve sınıfta kalabiliyordu. Fakat bu yüzden kimse Psikoloğa ya da Pedagoğa gönderilmiyordu. Kimsede Dislexia, konsantrasyon sorunu veya hiperaktivite yoktu, basitçe o okul yılını tekrarlıyordu.
 17.- Özgürlüğümüz , üzüntülerimiz , başarılarımız , görevlerimiz vardı ...ve bunlar ile yaşamayı öğreniyorduk.
 Soru: nasıl oldu da bütün bunlara rağmen hayatta kalmayı başardık??? Ve daha da önemlisi kendi kişiliğimizi bu şartlar altında nasıl oldu da geliştirebildik???






 Sen de bu jenerasyondan mısın? Şimdiki çocuklar büyük bir olasılık ile bizim yaşama şeklimizi sıkıcı bulacaklar - fakat- bizler çok güzel ve mutlu yaşadık!!!!!! değil mi????

 -Alıntıdır-

28 Nisan 2013 Pazar

ÇORAP ÇILGINLIĞI

Kendimi bildim bileli genelde kadınlara has olan kansızlık bende de var.Haliyle bazen yazın dahi ayaklarım hep üşür..Kışın iyice abartır ,nerdeyse donarlar..Çoraplarım,patiklerim hiç çıkmaz ayağımdan..Eskiden,gençken ''şimdi çok yaşlandım'' çorapla( yaz ve kış hemde) uyuduğumu bilirim,hatırlarım. Ki bir de Antalya'da yaşıyoruz..Allah'tan kan ilaçları çok işe yarıyor da artık bir nebze de olsa azaldı üşümelerim.
Çoraplara takıntılı bir çok kişi tanıyorum..yani deli gibi çorap alışverişi yapan,bazen dolabından çıkarıp giymeye kıyamadığını söyleyen.Niye alındıysa o vakit?Bunlardan birisi de kızkardeşimdir..Onunda abartmayayım ama yüzlerce çorabı vardır ve bazılarını daha hiç giymemiştir.Elbette birçoğumuzun bir sürü çorabı vardır.Uzun,kısa,yünlü,yazlık,kışlık,parmaklı,parmaksız,külotlu çorap,mus çorap vs..Enteresan şeyleri ben de severim.
Gecen gün internette dolaşırken alakasız bir yerden çıktı karşıma bu çorapların bazıları..Ben tabii hemen biraz daha bakınıp kendimce ilginç olanlarını sizlerle paylaşmak istedim.Gerçi çıplak ayakla gezeceğimiz günler kapıda ama olsun..
Ben ilkini kendime ,sonuncusunu da Ata'ya beğendim..Ya siz ??
























27 Nisan 2013 Cumartesi

KEYİF

Aslında son zamanlarda pek keyfim yerinde değil.Ata'yla sürekli didişip duruyoruz.Benim canım sıkkın olunca ee o da çocuk olunca bağrış çağrış eksik olmuyor evimizden.
Ata'nın ''İSTİYORUM'' ları bitip tükenmiyor..Bu illaki yeni bir şey almak değil.Sanırım fazlasıyla rahata alışmak.Örneğin odasında bir oyuncağını arıyor.Faraza Spiderman'in ağ atma zamazingosu..Öncelikle hiç bir yere bakmadan benden onu bulmamı istiyor.Kendin bulmalısın deyince bulamıyorum cevabı geliyor.Akabinde ben çekmecelerine bak diyorum.cevap; -sen bul..İkna oluyor.Aramaya başlıyor.Ve mutfağa gelen bir ses;-yooookkkk,sen bul..-Oyuncak kutularına bak annecim..-Hayır ,sen bak..vs vs vs..Diyelim ki ikna oldu ve ben de..Ama bulunamadı..
İşte o kelime ''İSTİYORUUMM''..Anne zaten işini gücünü bırakmış-tabii ki en büyük işim Ata-aramış taramış ama yok..Yok işte bulunamıyor..Ama İSTİYORUUUUM lar devam..Bir,iki,üç...derken o bağırmaya..ben sinirlenmeye başlıyoruz..sonuç anne tekrar tekrar ve tekrar arıyor..bu sırada ne zamandır oynamadığı bir oyuncak çıkarsa ÇOK ŞÜKÜR !!unutuluyor.Yok olmadı, bağrışlar çağrışlar....
Neyse efenim güya keyiften bahsedecektim..Hafta sonlarını Ata gibi ben de bekliyorum..Artık odasında yatıyor ya..Hafta sonu gelince sabah yine erkenden kalkıyor ve yanıma geliyor..sarılıp uyumaya devam ediyoruz..Ohh mis ..Ya da ben ona sarılıyorum,koluna bacağına neresi müsaitse,o ya ipadle oynuyor ya oyuncaklarıyla..
Bu sabah da aynı oldu..Sonra kahvaltımızı yaptık..Artık havalar o kadar güzel ki..En sevdiğim zamanlar işte..Ne sıcak ne soğuk..tam ılık .Balkona çıktık..
Ben bilgisayarın başına geçtim.Keyif çayımı aldım..Ata da minder de bir yandan marketten alınan siyah dutları yedi..diğer yandan oyun oynadı..



 

26 Nisan 2013 Cuma

ÖZLEM

Çokça özlenen zamanlarımız olur hayatta...
Çocukluk,gençlik,okul çağları,bayram sabahları,eski bir dostla içilen kahve esnasında edilen sohbetler.Anneannenin evinin kokusu,hayatta tüm denemelere rağmen başaramadığın, en güzel anılarını hatırlatan sokak satıcısından aldığın poaçanın kokusu,onun sıcaklığı,tadı.Uzaktaki kardeşimiz,başka şehirdeki teyzemiz dayımız..
Kardeşlerinle çocukken yaptığın didişmeler,ergenlikte anneyle babayla yapılan atışmalar..

Sıralamakla bitmez..düşünsen aklına gelmez..Aklına gelince bir türlü gitmez..

Ata'nın bu hallerini özledim mesela.
 
 
Şimdiler de kocaman bir adam gibi sanki..Konuşmalar tavırlar..
Sanki bu minik adam emziğiyle hiç gezmemiş ortalarda,geceleri süt diye ağlamamış,sabahın beşlerinde altılarında kalkmamış..O kıvır kıvır saçları banyodan sonra misler gibi olup kenara yapıştırılmamış..Annesine aylarca teyze dememiş,sonra birdenbire anne demeye başlamamış..
Kedileri köpekleri sevmek için arkalarından gel gel diye bağırmamış..Annesi hamam böceğini sevmesini izin vermiyor diye ortalığı birbirine katmamış....
Arasıra anlatıyorum bebekken şöyle yapıyordun böyle yapıyordun diye,hem gülüyor inanamıyor hem de hoşuna gidiyor...Bir daha anlat bir daha anlat demeye başlıyor ..
Ben bile inanamıyorum ki ne zaman büyüdüğüne bu kadar o nasıl inansın..Ama özlüyorum bu hallerini..
 
Siz neleri özlüyorsunuz ? 
 


MASAL BEBEK


Hayat ne kadar enteresan..
Oğlusu krese gönderdikten sonra sabah haberlerini izliyorum..Komik haberlerin yanı sıra acı haberler de var elbet.Ama ne acı..
Biliyoruz ki kimse bilemez bir diğerinin acısını..Her ne kadar anladım,anlıyorum dese de asla anlayamaz.''Ates düştüğü yeri yakar '' sözü öylesine söylenmemiştir herhalde.
Ben ve ailem yıllar önce ruhumuzu ,babamızı kaybettik.Ben evin ortanca cocuğuyum.Ne annem ,ne ablam ne de kardeşim aynı acıyı yaşadık.Hepimizin acısı tek ama yaşadığımız ruh hali,düşüncelerimiz,Allah'ın bize bahşettiği acıya katlanma ,dayanma hali farklıydı..
Düşünsenize annem;eşini kaybetmiş.Sevdiği adamı,evinin direğini,çocuklarının babasını.Umudunu,sevgisini,sevgilisini,doyamadığı ,kıyamadığı aşkını..Annemin hep söylediği bir şey vardır..''babanız öldüğünde,sanki dünya yıkıldı ve ben altında kaldım''der.Böyle bir acıyı anlamanın,anlayabilmenin imkanı var mı?
Yok !
Eşini kaybettiğine mi üzülecekti yoksa üç tane kız çocuğuyla tek başına kaldığına mı ya da babamdan henüz ondokuz önce kaybettiğimiz dedemin (annemin babası) acısını yaşamadan, yetim kaldığını anlayamadan daha.. bir de dul kaldığına mı? 
Ablam farklı,ben farklı,kız kardeşim (henüz oniki yaşındaydı) farklı yaşadık acılarımızı..Kimimiz içimizde büyüterek,kimimiz ağlayarak,kimimiz O'ndan hiç bahsetmeyerek..
Diyorum ya yaşanan tek !Ama yaşadımız acılar farklı farklıydı..Ve biz bir aile bile olsak kimse bir diğerinin acısını anlayamazdı..ki dışardan herhangi birisi ,hele ki melek babasını veyahut çok yakın birini kaybetmemiş olan birisi.. 

Sabah haberlerinde muhakkak ki Masal bebeği duymuş ya da haberi izlemişsinizdir..
Siirt'in Pervali ilçesinde gecen yıl helikopter kazasında şehit olan Pilot Üsteğmen Yakup Çınar'ın bebeği..Babası öldüğünde annesinin karnında henüz dört aylıkmış..Eşi Fethiye Çınar'ın yaşadıklarını tahmin edebiliyor musunuz?Bu nasıl bir acı dedirtiyor insana.Allah o anneye  dayanma gücü vermiş.Daha da versin..sabır versin..güç versin..Minik kızlarının bahtı iyi olsun..
Birlikte karar vermişler çocuklarının  ismine.Kız olursa Masal,erkek olursa Rüzgar diye..Fethiye Hanım her iki ismi de vermiş kızına ..Masal Rüzgar..

Ve bu da Şehit Üsteğmen'in kızına mektubu

 

Babasının temennisi doğru çıktı  maalesef..Evet Masal bebek bu ülke babacığınla gurur duyuyor..Ve baban da seninle ve annenle..


Tüm ŞEHİTLERİMİZE Allah'tan rahmet..Ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum..

mektup : sozcu.com.tr