31 Aralık 2010 Cuma

2010'un son fotoğrafları HEPİMİZE MUTLU YILLAR

Öncelikle herkese  Mutlu-Umutlu-Sağlıklı-HUZURLU bir yıl...daha sı yıllar diliyorum...

sonrasında bizim Paşa'nın son fotoğrafları....
beyefendi babasının gözlüğüyle poz veriyor :)












babasının traş köpüğüyle traş oluyor..



ve anneye omlet yaparken yardım ediyor.çırpıyor

29 Aralık 2010 Çarşamba

aTA'nın dilinden

şaşasıın.yaşasın
hatatiti:hayalet
nanavar:canavar
akkıımm:aşkııım
toş:koş
babiye:kurabiye
makanka:makarna
ii leerr:iyi geceler
naydın:günaydın
hadi delin:haydi gelin
babasıya:babaya
pöp:çöp
iyenç:iğrenç (nerden duyduysa)
tap:kitap
elem:kalem
kabe:kahve
tapıyosun:ne yapıyorsun
yoğooldu:ne olduu?
sasilsıin:nasılsın
iyem:iyiyim
emmik:emzik
uyom:uyuyorum
eppek:ekmek
keker:şeker
mamet..memeet:yardım et
mamam:tamam
ışıı nannk:ışığı yak


NE ÇABUK BÜYÜYORSUN CANIM OĞLUM...

28 Aralık 2010 Salı

ayakkabılar devam .))





















ilginç - komik ayakkabılar




















25 Aralık 2010 Cumartesi

EVLİLİK

Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları
taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını sevmek kolaydır. Aslında
aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali
ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla
kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanepede yastıklara sarılıp sızmışken
bile şefkatle okşayabilmektir. Buna katlanamayanlar zaten âşık değillerdir.
Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını
öldürüyor diyebiliriz. Zira âşıksan, aynı havayı solumak bile zevk
verir. Hep beraber olmak istersin. Banyodan gelen su sesi bile onun evde
olduğunun işaretidir ve huzur verir. Ütülediğin gömleğin ona ne kadar
çok yakışacağını düşünürsün. Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini
hayal edersin. Bin tane ayakkabısı varken bin birinciye sahip
olmaktan mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan
vazgeçersin.
Zamanla almaktan çok, bir şeyler vermekten mutluluk duyduğunu
keşfedersin. Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek,
dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa, o
kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın geceleri terlemediği
düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir
edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir
evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır. Bu hayallerle yola
çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onbin firkete
sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp
"s....m böyle kuaförü" diye söylendiğinde zaten evlilik sandıkları şey
çatırdamaya başlayacaktır. Evlilik; sadece aşk değildir.



Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik,
ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık
ilişkisidir. Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına ayakta
tutamaz.
Âşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış akşamları evde
konyak içip geyik yapamayabilirsiniz. Hala canınız sıkıldığında onu
değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.
Aşk evlilikte gider gelir. Halıya kola döktüğünde aşk biter,
ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık olunur. O aradaki sinir
evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır. Tahammül
edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan
olduğuna inanacaklardır.

Zafer, direnenlerin olur.



CAN DÜNDAR

24 Aralık 2010 Cuma

.....

 Hatırlar mısınız bilmem...
 Geçtiğimiz yıllarda 10 Kasım Atatürk'ü anma töreninde küçük bir kız
 çocuğu "Atatürk ölmüş" diye hüngür hüngür ağlıyordu ve anne babası da
 küçük kızı sakinleşsin diye "ama o bizim kalbimizde yaşıyor" diye
avutmaya çalışıyorlardı. Ancak küçük kızı bir türlü
sakinleştirememişlerdi. Günlerce televizyon ekranlarında web sayfalarında konu olmuş, hepimiz duygulanmıştık.
 Aşağıdaki anekdotu
 okuyunca biran bu olayı anımsadım.


Efendim olay otistik çocukların eğitildiği bir okulda geçiyor.
 Musa öğretmen çocuklara Atatürk´ü anlatırken "O ölmedi içimizde yaşıyor"
 diyor.
 Aradan bir süre geçiyor, küçük çocuğun ailesi öğretmene eskiden çok su
 içen çocuklarının artık su içmediğinden yakınarak, yardım talep ediyor.
 Musa öğretmen çocuğa neden su içmediğini soruyor.
 Çocuğun öğretmenine verdiği yanıt yeri göğü inletecek, gözyaşlarını
 suya-sele çevirecek bir yanıttır.
 Küçük çocuk "içinde yaşattığı Atatürk boğulmasın diye su içmemektedir."
 Öğrencisini gözyaşlarıyla bağrına basan Musa öğretmen;
"İstediğin kadar su içebilirsin, Atatürk çok güzel yüzme biliyordu" deyince
 Hayat normale dönüyor ve küçük çocuk içinde özenle koruduğu
 Atatürk´ünün yüzme bildiğini öğrenince yeniden su içmeye başlıyor.






 Prof. Dr. Hüdaver COŞKUN

23 Aralık 2010 Perşembe

yumurta mevzuu

Ben şahsen bir yumurta delisi :)olarak bıkmadan usanmadan her sabah yumurta yerim..omlet,yağda ya da haşlanmış hiç farketmez hepsini severim..ee haliyle bizim beylere de yedirmeye çalışırım..önceleri çok güzel yiyen küçük beyimiz son zamanlarda her yemeği olduğu gibi yumurtayı da reddetmeye başlamıştı..ee ben de anne olarak bişeyler düşündüm pek tabii:)ilginç yumurta kapları denedim haşlanmış yumurta için ve bir gün tesadüfen bulup hemen aldım..inanın çok etkili..denemenizde yarar var..çok ucuz ama çok kıymetli şimdi bizim için :)

bu bizimki gerçekten çok etkili..bulursanız hemen alın derim..

bunlar da internette gezinirken bulduklarım..