10 Kasım 2010 Çarşamba

ATA'M












8 Kasım 2010 Pazartesi

pudingten bıyık ve küçük osmanlı :))






ERKEKLERE VERİLEN TERS CEVAPLAR :)))

Erkek:Bu koltuk boş mu?
Kadın:Evet,ama oturursanız bu boşalacak...

Erkek:Ben bir fotoğrafçıyım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum.
Kadın:Ben de estetik cerrahım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum...

Erkek:Sanırım sizinle daha önce bir kez çıkmıştık ya da iki kez
Kadın:Sadece bir kez çıkmış olabiliriz,çünkü aynı hatayı ikinci kez yapmam...

Erkek:Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsunuz !
Kadın:Sanırım doğarken sizin payınızı da ben almışım...





(teşekkürler Neşe ŞEKER)

7 kasım pazar Hürriyet Gazetesi

6 Kasım 2010 Cumartesi

bu gün deenn..

Akşamüzerine doğru güneş hala üzerimizdeyken şöööyle bi dolaşalım dedik...Atatürk Parkı'na gittik..Ne iyi ettik :))
ee annecim önce sorsaydık sevebilir miyiz diye :))
ahhh ben sizii yerim :))
beşiktaş dedik patisini kaldırıp merhaba dedi ve poz verdi :)))
Ata nereye gidiyor?
-Ataaa nereyeee?:))
 Paşa'nın yanınaaa :)))ama ama Ata neyi yine görüyooorr :))
tabii ki salıncaklarıı  :))
mutluuu...canım beniiimmm .....

biraz daha oyalandıktan hatta çok daha fazla eğlendikten sonra...evdeyiz veeeeee buuuuuu en çok sevdiği ve bu konuda en çok tartıştığımız şey BANNYOOO :))
tabiki tartışamamızın sebebi banyodan çıkamamak....

veee diğeerr bir tulumumuzla uykudan önce biraz daha arabayla oynuyoruzzz..


5 Kasım 2010 Cuma

oğluştan yine :)

bu tulumu çok severek aldık..kendisi önceleri pek sevmedi ama artık alıştı..kızmış göründüğüne bakmayın..fotoğrafı çekilirken nedense böyle yapıyor..sonra da gülüyor :))

 göbüşünü yerim seniinn :))

ve  yatmadan önce sütümüz ısınırken biraz daha top oynayalım...bütün güüünnn oynadık ama olsunn :)) 

3 Kasım 2010 Çarşamba

Ata'dan son pozlar :))


zaman geçtikçe büyüyorsun ve anneyi şaşırtmaya devam ediyorsun..doğumgününe günler kaldı..ne çabuk geçiyor zaman....

artık anneye pozlar veriyorsun..anneye annecim diyorsun...ama buaralar ne derdin var bebeğim bilmiyorum..hiçbir şey yemiyorsun.. :((

 beni kötü rüyalarımdan uyandıran minik böceğim..annesinin kuzusu..hayallerimin küçük prensi..benim uğurum..meğer anne ne çok beklemiş, özlemiş ,istemiş seni...senle büyüyorum ben de bebeğim..
İYİ Kİ VARSIN MİNİĞİM..İYİ Kİ DOĞURMUŞUM SENİ...SENİ ÇOK SEVİYORUM MİNİK KUŞUM..

TÜRK OLMAK

Türkiye'nin ABD Seattle Fahri Konsolosu olan Sayın J. F. Gökçen'in "Türk olmak nasıl bir duygudur?" konulu yazısı…

Türk Olmak
Aslında çok şeydir, Türk olmak.
Türk olmak, Osmanlı'nın borcunu ödemektir. Hovarda babanın borçla yaşayan evladı gibi.
Kosova'da ve Bosna'da, Batı Trakya'da ve Makedonya'da bilmem kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir.

Türk olmak;
- Kıbrıs'ta,
- Hocali'da,
- Anadolu'da ve Balkanlar'da soykırıma uğrayıp
- karşılığında yapmadığın soykırımla suclanmaktır.

Türk olmak;
- faşist olmaktır,
- vatanına, milletine, tarihine sahip çıktığında…
- demokrat ve cağdaş olmaktır,
- vatanına, milletine, tarihine sövüldüğünde…

Türk olmak lisanının Avrupa'da yasaklanmasıdır ve yine Türk olmak kendini ve derdini anlatamamaktır.


Avrupa'da hor görülmek Türk olmaktır,
- ataların bir çok asır önce Viyana'yi kuşattiği için ve hoş görülmemektir
- Tabii ki - sadece kuşatıp; Napolyon gibi bütün Viyana'yı yakmadığın için.


Türk olmak;
- Selanik'te Pontus Anıtı'nın,
- Viyana'da çiğnenen yeniçeri minberinin ve
- Malta'da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin önünden geçmektir.


Türk olmak zordur, çetindir ve eziyetlidir.
- Üç kıtadan dönüp,
- bir küçükyarımadada misafir muamelesi görmektir.


- Sayısız imparatorluk kurmak Türk olmaktır, aynı zamanda sayısız imparatorluk yıkmak da Türk olmaktır.

 
Türk olmak;
- Arabaya koşulan ilk atın vatanında,
- ilk yazılı antlaşmanın imzalandığı yurtta,
- yazının bulunduğu,
- paranın icat edildiği
- her metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta,
- kalkınmak icin yabancı sermaye beklemektir.


Türk olmak;
- Truva'dan bu yana,
- Sümer'den bu yana serpilerek gelse de,
- tarihten eski bu topraklarda,
- bütün zamandan damıtılarak gelen yüksek değerlerine rağmen,
- bir haftalık hafiza ile yaşamaktır.
- Doğu Roma'yı da
- Batı Roma'yı da yıkıp,
- yeni Roma olan AB'ye girmeye calışmaktır, Türk olmak.

Türk olmak;
- Mostar'da köprüdür,
- Kerkük'te kaledir,
- İstanbul'da Kızkulesi'dir,
- Anadolu'da buğdaydır,
- Çukurova'da pamuktur,
- Ege'de tütün,
- Karadeniz'de fındık,
- Trakya'da ayçiçeğidir.


Türk olmak;
- Çanakkale'de ölmektir.
- Çanakkale'de ölmeden önce düşmana su vermektir,
- onun yaralısını sırtında kendi hastanesine taşımaktır.
- Düşmanın ardından rahmet okumak,
- kanlısından helallik almaktır.
- Kar yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir.
- Balkon köşesine kuşlar için, kışın ekmek kırıntısı, yazın su koymaktır.
- Yağmura rahmet, kara bereket diye bakmaktır.

Türk olmak;
- harap bir ülkede,
- zengin ülkelerin müstemlekesini reddedip,
- tahtadan kılıç ve ipten üzengi ile,
- paylaşacak ve sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen,
- yedi düvele meydan okumaktır.


Türk olmak;
- askere davul-zurna ile uğurlanmaktır,
- belki de dönmeyeceğini bilerek.

Türk olmak;
- annenin, şehit oğlunun ardından; 'Bir oğlum daha olsun, onu da vatan icin göndereceğim.' demesidir.
- Babanin gözyaşlarını tutarak, tabutuna son kez dokunurken 'Vatan sağolsun!' demesidir.

Türk olmak;
- 'Türk çayında radyasyon olmaz!' yalanları ile,
- 'Gusül abdesti alana AIDS bulaşmaz!' dolanları ile yaşamaktır.
Her hükümetin
- enkaz devraldığı, ama
- asla ardında enkaz bırakmadığı ülkede olmaktır.


Türk olmak;
- ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir.
- Ayni nedenle Türk olmak, yemeği ziyan etmekten korkmaktır.
- Göz hakkına, diş kirasına saygıdır.
Türk olmak;
- Evindeki bir kap aşın yarısını Tanrı misafirinevermektir.
- Kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır Türk olmak.

Türk olmak;
- milli maçta ağlamaktır.
- Ayhan Işık'a, Belgin Doruk'a aşık olmaktır.

Türk olmak;
- aşkını ölesiye sevmektir.
- Aşkı icin ölmektir,
- öldürmektir.
- Sevdiceğinin elini bir kez tutamadan, toprağa girmektir.
En güzel aşk şiirlerini yüreğinde hissetmektir.
Eşkiyaya türkü yakmaktır, Türk olmak.
Milletine sövmektir, ama başkasına sövdürmemektir, Türk olmak.

Türk olmak;
- Yunus'u bilmektir,
- Aşık Veysel'i sevmektir.
- Mevlana'yi, Haci Bektaş-i Veli'yi ve Hoca Yesevî'yi
- tek bir satırını okumasa da yüreğinde taşımaktır.

Türk olmak;
- saz çaldığında,
- ney üflendiğinde,
- kös dövüldüğünde ve kaval çaldığında,
- yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir,
- bir de Yemen Türküsü'nde...
- Hayatın sana verdiklerine 'Nasip',
- vermediklerine 'Kısmet'demektir.
- Her işin 'Hayırlısına'inanmaktır ve
- ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir.

Türk olmak;
- Asya'da batılı,
- Avrupa'da doğulu diye tepki görmektir.
Irk sözünü bilmeden yaşamak, yaradılanı Yaradan'dan ötürü sevmektir.
- Magazin programları ile dizilerin arasına sıkışsa da,
- silkinip üzerindeki ölü toprağını atabilmektir.

Türk olmak;
- mahalle maçı için ayni saatte,
- on kişi buluşamazken,
- milyon kişinin bir araya gelmesidir.
- Tavla oynarken bile kavga ederken,
- milyon kişinin kavga etmeden gösteri yapabilmesidir.

Türk olmak;
- buhran zamanında Arjantin'de de mağazalar yağmalanırken,
- daha ağır buhranda sıraya girerek,
- sorumlusuna en ağır cezayi tek bir cam kırmadan sandıkta kesmektir.
Türk olmak;
- en zayif gününde bile dünyaya meydan okumak,
- en dertli gününde bile her ufunetin bir şafakta biteceğini bilerek
- tevekkül göstermektir.

Zor iştir Türk olmak. Türk olmak;
- Anadolu'da her düşen yağmur damlasına hamdetmek,
- her çıkan başak için şükretmektir.

Türk olmak,
medeniyetler
mezarlığı Anadolu'da dik durabilmektir

2 Kasım 2010 Salı

.........................................................

Kelebek gibidir aşk. Peşinden koştukça senden kaçar. En iyisi bırak uçsun, Belki hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna konar.....
cemal safi


Bir güzellik yap kendine.. Sadece sahip olduklarını düşün, mutlu ol onlarla. Sahip olmadıkların üzülsün seninle olamadıklarına......
paul auster


Mutsuzluğu tatmadan, hep mutlu olmak istersin. Oysa nelerin seni mutsuz ettiğini bilmezsen, nelerle mutlu olacağını bilemezsin.......
freud


Hαyαttαki en güzel şeyin çocuk olmαk olduğunu bile bile, neden 'büyüyünce ne olαcαksın ?' diye sorulur ki ................

Erkek adam ağlamaz denir ya, sakın inanma ! Unutma ki, erkek adam ağlamayan değil, bir kadını ağlatmayandır aslında.......
can dündar


Sevmek, hayal kurmak kadar kolay bir bakıma. fakat unutmak; Kurduğun hayallerin gerçekleşmesi kadar zor aslında.........

Hayatınıza 'onsuz yaşayamam' dediğiniz biri girip çıkmıştır mutlaka. Ne kadar büyük yalancıymışız meğer, hepimiz yaşıyoruz hala.............
sunay akın


İnsanları yalan söylediklerinde dinlemeyi severim. Çünkü; 'Olmak istedikleri ama olamadıları insanları anlatırlar' ..........
tolstoy


İnsan geride bıraktıklarını özler, sahip olduğundan sıkılır, ulaşamadığına tutulur.. Genelde ulaşılmaz olan hep aşk olur.....

Hiçbir şeye cesaret etmeyen, hiçbirşeye sahip olamayacaktır. Unutma, affetmek ve unutmak sadece iyi insanların intikamıdır...............
seneca


Ne sahip olduğundur hayat, ne de umdukların bunca zaman. Yüreğin kadardır hayat ! 'Seviliyorsan renkli, seviyorsan siyah beyaz'......
can yücel


Kırgınlık hep uzun, mutluluk kısa sürer. Çünkü kırgınlık kendini giderir, ama mutluluğu tatman için yanında biri olması gerekir....
tolstoy


Bazen alabileceğin en büyük intikam; affetmektir. Ve bazen karşındakine verebilecek en güzel cevap gülüp geçmektir !...
V.Hugo


Gitmek için sebep çoktur; ama sevmeye bahane arar kalan. Unutma, Kαpının kolunα uzαnαcak yαşα geldiğinde, gitmeyi öğrenir insαn......
paulo coelho


İnsanın başına ne gelirse merakından gelir' demiş eskiler. Baktım olmuyor.. Ben seni merak edeyim, sen de geliver.......
cemal süreyya

27 Ekim 2010 Çarşamba

ANNE OLMASAYDIM EĞER

Ben anne olmasaydım eğer...
Topuksuz ayakkabılarla da şık olunabileceğini bilmeyecektim.
Hamileliğim esnasında 80'li kilolara kadar çıkıp kendi çapımda ilk defa bir alanda rekorumu kıramayacaktım.
O küçücük ellerle renkli kartonlardan yapılmış bir kâğıt parçasının bu kadar değerli olabileceğini öğrenemeyecektim.
Kan yapsın diye danadili haşlayıp üzerine yumurta kırıp ağzının tadına da uysun diye çikolatalı pudingle karıştırmak gibi yaratıcılığın sınırlarını zorlayan tarifler keşfedemeyecektim hiç.
Su almak için elimde kumanda ile buzdolabını açtığımda kumandayı buzdolabına koyacak kadar ya da evden çıkarken telsiz telefonu çantama atacak kadar kendimden geçmeyecektim.
Birinin canı yandığında ötekinin bu acıyı hissedebilmesinin sadece ikiz kardeşlerde olduğunu sanacaktım.
Sabahın köründe gözü kapalı mutfağa kadar gidip, süt ısıtıp yine gözü kapalı dönme yeteneğini kazanamayacaktım.
Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak için insanüstü bir uğraşa asla girmeyecektim.
Bir insanın gaz çıkarması beni bu kadar mutlu edemeyecekti.
Büyüdüğünde arkadaşlarınla birlikte partilerde Süper Anne olarak eğlenmeyi hayal edemeyecektim.
Babanla belki daha az kavga edecek ama sevginin evlat denilen başka bir boyutuna giremeyecektik.
Sevginin böylesine karşılıksız olanını hiç tadamayacaktım.
Telaşsız sevişmenin hayalini kuramayacaktım.
Annemi bu kadar çok sevdiğimi anlamayacaktım.
Annesinden zorla ayırdılar diye "Uçan Fil Dumbo!" çizgi filminde böğürerek ağlamayacaktım.
Geceleri kesintisiz uyuyacak, hafta sonunda sabahları istediğim saatte kalkacaktım ama uyandığımda yanağıma konmuş minik ellerin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi.
Çantamda sürekli bisküvi, ıslak mendil, bir adet oyuncak, düşer bir yerin kanar diye ayıcıklı yara bandı taşımayacaktım.
Acıyı geçiren öpücüğün gücüne inanmayacaktım.
38,5 derece ateş beni de yakıp kavurmayacaktı.
Yağmur sonrası çamurlu sularda zıplamanın keyfine varamayacak, sen bir lokma daha fazla yiyesin diye kalabalığın ortasında kafamda peçete dansı yapmayacaktım.
Sen olmasaydın eğer yaşamın karmaşıklığını unutup tekrar basit yaşamayı öğrenemeyecektim.
Sen olmasaydın eğer ben asla "anne" olmayacaktım.

Bir çocuk doğduğu anda, bir anne doğarmış... Bu lafın doğruluğuna inanmayacaktım!...

Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.

İyi ol fakat çok iyi olma.
Birazcık huysuz ol fakat çok değil.
İçinden geliyorsa dua et.
Eğer sana rahatlık veriyorsa arada bir küfür de et.
Etrafındakilere mümkün olduğunca dostça davran, müşfik ol.
...Eğer bir gün kötü davranmanı gerektirecek bir durum karşısında kalırsan;
bağır, çağır, kır, dök ve unut!
Her zaman ve her yerde eline geçen bütün saadeti yakala,
en ufak bir parçanın bile kaçmasına izin verme.
Yaşa, herşeyden önce !yaşa ve sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun
için, laf olsun diye günlerini geçirme.
Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan;
bütün kalbin, ruhun ve bedeninle sev!
Hayatını o şekilde yaşa ki;
her an kendi elini sıkabilesin ve her gün faydalı olan,
hiç olmazsa bir şey yap ki;
gecelerin yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine
"Ben elimden geleni yaptım" diyebilesin.
Düşüncelerin neyse hayatında odur.
Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.


W. SHAKSPEARE

26 Ekim 2010 Salı

Betül Mardin'den kadınlara öğütler



‎82 YAŞINDAKİ BETÜL MARDİN"DEN KADINLARA ÖGÜTLER

1. Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.
2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.
3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini update et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.
4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!)
5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.
6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!
7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesela benim babam, hiç düşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.
8. Olumlu olacaksın.
9. Bazı şeyleri kabul edeceksin. Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.
10. Erkeklere gelince, aynı anda birkaçını sevmeyeceksin. Ama onların böyle bir yeteneği ve şerefsizliği olduğunu bileceksin!!

24 Ekim 2010 Pazar

İKİ DOST,BİR KUŞ

Bir zamanlar,bir ülkede iki arkadaş varmış.Bunlar pek haylazmış,üstelik sürekli gevezelik ederlermiş.Çevrelerindeki büyükler bunlara o kadar çok ''Evladım az ve öz konuşun ''demişler ki,sonunda adları Az ve Öz kalmış.
Az,çok haylazmış;Öz de haylazmış ama,iyi-kötü ucundan kenarından okurmuş.Eski Yunan'dan,Eski Roma'dan,Eski Türk'ten kitaplar okurmuş Öz.Aisopos'u bile tanırmış.(Yüz yüze görüşmemişler ama kalpten tanışmış,o kısa,kambur,kekeme,ama tatlı dilli Aisopos ustayla)
Neyse lafı uzatmayalım.Az ile Öz günlerden bir gün kötü işlere bulaşmışlar,kötü adamlarla dalaşmışlar.Ve bir gün olanlar olmuş.Haydutlar Az'ın ve Öz'ün gözlerini bağlayıp kaçırmışlar.öyle az öteye değil;bir araca bindirip günlerce uzaktaki bir yere götürmüşler.Taştan bir odaya kapatmışlar.Odanın duvarında ufak bir pencere varmış.Demirli.Bu pencereden bakınca yalnızca gökyüzü görünüyormuş.
Günlerce gözleri bağlı yolculuk eden Az ile Öz çok yorgun düşmüşler ve nerede bulundukları konusunda en küçük bir bilgileri yokmuş.Haydutlar iki arkadaşı taş odaya koyduklarında gözlerini açmışlar.
Öz hemen uyumuş.az ne olur ne olmaz diye uyumadan beklemiş.Bir süre sonra Öz uyanmış ve Az'a ''Ben uyurken ne oldu?''diye sormuş.Az,hiçbirşey olmadığını söylemiş.Öz ''Hiçbir şey duymadın mı,görmedin mi?''demiş.Az, ''Hayır,sadece pencereye bir kuş kondu'' demiş.Öz heyecanla ''Nasıl bir kuştu?''demiş.Az ''Bilmiyorum dikkat etmedim,basbayağı bir kuştu,tam göremedim,sadece gagası gözüktü'' demiş.Öz ''Gagası nasıldı?''diye devam etmiş.Az, ''Ne bileyim dikkat etmedim''demiş.
Öz bu duruma çok üzülmüş.''Hay ben sana ne diyeyim;eğer o kuşun gagasına dikkatli baksaydın,şimdi nerede olduğumuzu bilebilirdik'' demiş.Az ''Saçma,bir gaga çok küçük şey.Ona bakıp nerede bulunduğumuzu nasıl anlayabiliriz ki?''demiş.
Öz ''BU DÜNYADA KÜÇÜK ŞEYLER YOKTUR.BAKMASINI BİLEN GÖZ İÇİN HER ŞEYİN BİR ANLAMI VARDIR'' demiş ve devam etmiş:
''Bak eğer kuşun gagası uzun ise bizi Alma'nın (Alma yola çıktıkları kasaba imiş) kuzeydoğusundaki bataklık bölgeye getirmişler demektir.Uzun gagalı kuşlar suyun dibindeki solucanları,küçük kabukları toplar çünkü.Eğer kuşun gagası,kısa,ince ve sivri ise ağaç kabuklarındaki böcekleri yiyordur;Söğüt Bülbülü'dür örneğin.Bu durumda bizi güneydeki ormanlık bölgeye getirmişlerdir.Eğer gagası eğri,çapraz uçlu ise ,çam kozalaklarının pullarını ayıran bir çapraz gagadır.Bu durumda batıdaki çamlık bölgeye getirmişlerdir bizi.Eğer gagası kısa,kalın,güçlü ise tohumların,yemişlerin sert kabuklarını kırıyordur.Bu durumda Alma'nın kuzey batısındayız demektir.Nerede bulunduğumuzu bilmek ise kurtulma yolunda ilk adım olabilir.''
Az duydukları karşısında hayretler içinde kalmış,Öz'e ''Küçük bir şeyden böyle büyük sonuçlar çıkarabileceğini düşünmemiştim.İyi de bütün bunları şimdiye kadar niçin bana öğretmedin?''Öz, ''Şimdiye kadar böylesine zor durumda hiç kalmadık da o yüzden.Bu dünyada her durumda işe yarayacak küçük bilgiler vardır.Uygun durumda uygun bilgiyi kullanırsan büyük sonuçlar çıkar ortaya.KÜÇÜK BÜYÜĞÜN ANASIDIR.AZLIK ÇOKLUĞUN ÖZÜDÜR'' demiş.

Kıssadan Hisse  (öyküdeki önem):
Büyük şeylere küçük adımlarla ulaşılır.Ve insan,bedenine ve dünyaya hapsedilmiştir; taştan bir hücrede gibidir.Çevresindeki pek çok küçük şeyi farkettikten sonra özgürlüğüne kavuşabilir.Bir gün yıldızlara ulaşabilmek için,bu gün yeryüzündeki her şeyi değerlendirmeniz gerekir.Azlık çokluğun özüdür.Ve bir de şu:Evren bir bütündür,tektir.Belki bu yüzden evrende birbiriyle tamamen ilişkisiz iki şey yoktur.ilişkileri görebilidiğinizde,evren kalbini açar size.





Prof.Dr.ÜSTÜN DÖKMEN
küçük şeyler.......kitabından alıntı

21 Ekim 2010 Perşembe

simiiittttçiiiiiii :)))

Ben aslen İstanbullu'yum.Ama 20 senedir Antalya'da yaşıyoruz..İzmir'e ise birkaç kez gitmişliğim var.Ama İzmirli bir sürü arkadaşım var.Ve İzmir'de simite GEVREK dendiğini biliyorum..Amma ve lakin anlayamadığım bizim sokaktan geçen simitçinin inatla neden her gün GEVREKÇİİİİ diye bağırdığı...
sevgili simitçi kardeş yanlışın var burda simite simit denir..gevrek olanına da gevrek simit :)sen mi İzmirlisin yoksa bu mahallede İzmirli insanların olduğunu mu duydun??ya da ne?40 yıllık simide niye gevrek diyosun yaaa :)))